Fransa'nın ünlü soyguncusu Bruno Sulak'ın hikâyesi, 1980'lerin heyecan dolu dünyasında geçiyor. Bruno, farklı bir soyguncu! Onu diğerlerinden ayıran şey, şiddetten uzak durması. Evet, doğru duydunuz! Birçok soygun düzenlemiş olsa da, asla kimseye zarar vermedi. Her soygun sonrası kaçmayı başaran Bruno, sevgilisi ve aynı zamanda suç ortağı Annie'yle buluşarak hayatını dolu dolu yaşamaya devam etti. Bu kaçışlar ve buluşmalar, sadece polisin değil, aynı zamanda halkın da dikkatini çekti. Halk, onu hem bir numaralı suçlu olarak gördü hem de özgürlüğün simgesi olarak değerlendirdi.
Bruno ve Annie'nin hikâyesi, macera dolu bir serüven. İkili, sürekli polisin gözetiminden kaçmayı başardı. Üstelik bu kaçışlar sırasında Bruno, zekâsını ve kararlılığını kullanarak her defasında yeniden özgürlüğüne kavuştu. Annie ise hep onun yanında oldu. Bu sevgiyi ve ortaklığı izlemek gerçekten ilginç! Çünkü Annie, sadece sevgilisi değil, aynı zamanda suç ortağı olarak Bruno'ya destek veriyor. Bruno'nun kaçışları ve Annie ile olan birlikteliği, onların hikâyesini bir efsane hâline getirdi. Herkes, onların ne yapacağını merak etti. Bu merak, Bruno'yu bir yandan Fransa'nın halk düşmanı yaparken, diğer yandan da onu özgürlüğün sembolü hâline getirdi.
Sonuç olarak Bruno Sulak, Fransa'nın en meşhur soyguncularından biri oldu. Ama onun farkı, şiddetten uzak durması ve her seferinde polisten kaçmayı başarmasıydı. Bruno'nun bu kaçışları, halkın gözünde onu bir efsane yaptı. Bu yüzden, Bruno'nun hikâyesi sadece suç dolu değil, aynı zamanda özgürlük ve macera dolu bir hikâye olarak akıllarda kaldı.